9 Eylül 2015 Çarşamba

Dolar - TL ve 3.020 mücadelesi... Karar verici olacak...

Dolar - TL : yakından takip edilmesi gereken seviyeler..

Dolar - TL : yakından takip edilmesi gereken seviyeler..

Dolar - TL bir önceki tepesinden dahi daha kritik bir bölgede. Karar anı

Döviz sepeti olmasada Dolar -TL çok kritik bir seviyede.. Yakından takip...

Dolar -TL , 3011 Üzerinde yeni bir alan açılır.. Son durum ...

Dolar - TL , 3011 Seviyesi artık rol değişim alanı ...

Dolar -TL sabah belirttiğimiz alt banttan en önemli seviyeye dönüş. Şimdi...

Dolar - TL : En kritik seviye 3.011 .. Kısa vade karar seviyesi !

Çeyrek Altın son görünüm .... Ve en kritik fiyat seviyesi...

Dolar -TL Kısa vade hareketine devam ederken kritik rakamlar

Dolar -TL Kısa vadeli görünüm ve karar aralığı ...

Dolar - TL , son görünüm ve Kritik seviyeler

8 Eylül 2015 Salı

Dolar -TL , 3.011 seviyesinde mücadele yön için önemli..

Dolar -TL son durum dikkatli takip edilmeli...

Dolar -TL : Kısa vade en önemli rakam .....

Dolar - TL Son durum ....

Tasarruf Oranları ve Toplumsal Ruh Hali

2015 Ağustos aı itibari ile Tasarruflarımız hızla yükseliyor... Çünkü 185 milyar USD'yi geçen DTH hesaplarımız kur farkı ile oldukça yükseldi. Yılbaşından bu güne 30 milyar Dolar üzerinde döviz hesaplarına yeni giriş oldu. Ve şu anda tasarruflarımız hızla yükseliyor.. Bu yazıyı bu son durumu göz önüne alarak okumanız çok anlamlı olacaktır... Tasarruf oranları – Toplumsal ruh hali Tasarruf oranlarının artması veya azalması ne derece finansal ve ekonomik kararlar ? Yoksa daha sosyolojik vey a sosyo-psikolojik etkiler mi ön planda ? Bu noktada tasarruf oranlarındaki artış ve azalışların faiz-para ilişkisinden çok toplumsal gelişmelere odaklı olduğu yönündeki bir kaç gözlemimi aktaracağım. Bunun için birkaç grafik üzerin ile tasarruf oranları konusunda ABD ‘deki (‘’personel saving’’) rakamının son 50 yıldaki değişimine bağlı birkaç not düşeceğim.
Grafikte gayet açık bir şekilde ABD’de tasarruf oranlarının 1975 yılından itibaren sistematik – ısrarlı ve bilinçli bir şekilde azaldığını görüyoruz. Bu trend önce 1987 yılında dip görürken aslında aynı gerçekleşen borsaların en büyük düşüşlerinden biri ile ‘’ tesadüfen denk’’ düşüyor.
1987 yılı ekim ayı kara pazartesi sonrası tasarruf oranları Körfez Savaşı dönemine kadar net bir artış gösteriyor. Dikkat çeken nokta 87 yılı başında dip yapan tasarruflar ani bir dönüş yaşarken ‘’ kara pazartesi’’ geliyor. Daha sonra ise körfez savaşı etkileri geçene kadar tasarruflarda bir disiplin görüyoruz. 93 seçimlerinden önce artış görürken , 93 seçimleinden Bill Clinton başkanlık dönemi ve uzun süreli bir tasarruflarda azalış trendi başlıyor. Burada ilginç nokta bu trendin Haziran 2001 ayına kadar devam etmesi ordan gelen tepkinin Eylül 2001 dibine götürmesi. ‘’toplumsal ruh hali’’ 1970’lerin ilk yarısı ABD için Vietnam savaşı ve petrol krizi sebebi ile oldukça berbat geçti. Öyleki bu arada Türkiye topraklarındaki Amerikan üslerine el koydu ve ABD üslerini kapattı . O tarihte Türkiye’de 21 adet ABD üssü bulunmaktaydı. Ancak nisan 1975 ayında Vietnam savaşı ABD için kötü sonuçlansada bitti , petrol krizi etkisini kaybetmeye başladı . ABD halkı artık rahat bir nefes almanın etkisi ile tasarruflarını tüketmeye başladı . Tam 33 yıl süren bir harcama …. Diğer tarafta Türkiye’deki tasarruf oranlarına baktığımızda çok karakteristik toplumsal dönüşüm ve değişimler ile tam bir paralellik içinde . Bu durum gayet normal .
Ayrıca faize olan tepkisi göz ardı edilebilir seviyelerde , burada reel veya nominal faizleride alsanız durum pek değişmiyor. Türkiye’de tasarruf oranları 1983 seçimlerinden sonra gerçek anlamda artış gösteriyor.
Tasarruf Oranlarında bir kaç karakteristik hareket görüyoruz : 1) 1983 -1988 arası net yükseliş 2) 1998 - 2003 arası net düşüş 3) 2008 krizi sonrası sert iniş 4) 2009 yılında tarihi diplerin teyidi Tabi burada ilginç olan nokta son 40 yılda tasarruf oranlarının en yüksek olduğu yılların bazıları kendi dönem- konjonktüründe ‘’ savurganlık ve lüks tüketimin patladığı - Türkiye’nin ‘’ çikita muz ‘’ ! ithalatı ile yıkıldığı ‘’ günler olarak atfedilmesi . Diğer bir grafikte ise Türkiye ile ABD arasındaki tasarruf oranı farkını görmektesiniz.
Burda 1975 ve 1985 yıllarında bir birine en çok yaklaşan fark 1989 ve 1999 yıllarında en açık zamanını yaşamış. Şu andaki durum en düşük seviyelerde olmasına rağmen en düşükten uzakta. ABD ve Türkiye ‘de benim elde ettiğim genel görüntü tasarruf konusunun zannedilenden biraz daha karışık olduğu. Toplumsal psikoloji çok etkin bir alan olarak karşımızda. Ekonomiyi ne kadar matematik ile yakınlaştırmaya çalışırsak sanki o kadar engel ile karşılaşıyoruz. Bu çalışmayı esas olarak sadece bir resim ve mesleki bir görüntü vermek üzerine hazırladım. Umarım akademisyenler ve konunun teorik uzmanları için bazı ip uçları taşır. Aytun Bilgin

Krizler Her Zaman Kriz Değildir

Bu yazı 2008 krizinden hemen sonra ,‘’ Toplumsal İrrasyonel davranış kalıplarının’’ ülkemizdeki örnekleri ve aynı şekilde tarihsel bir dönüşüm olarak Avrupa Birliği insanlarının ,‘’ irrasyonel bir davranış kalıbı ‘’ile‘’ heterojen üretim ve mali disiplin ‘’sosyal yapılarının ‘’homojen bir fayda‘’ sağlamasını beklemeleri ile ilgili yazıldı. Üretim-değer-servet-gelir–tasarruf yerine finansal-mali ‘’ akıl tutulmaları’’ peşinde koşan irrasyonel ekonomik davranışlardan bir şekilde uzaklaşmamız gereğini ayrıca aynı şekilde başka bir irrasyonalite ile Avrupa ortalama insanının AB’yi ‘’ Ortak Almanya’ya ‘’ giden bir yol yapması ile ilgili yazıldı. Bunun planlı veya istenen bir şey olması gerekmez. Bu Avrupa insanlarının ‘’ gerçek üstü beklentilerinin ‘’ körüklediği ,doğal ekonomik ve siyasi bir sonuç olacaktır.. Türk Ekonomik yaşamından bir zaman aralığı : Piyasalarda yatırımcıların nasıl akıl dışı davranış biçimleri gösterebileceklerini örneklemek için genelde lale soğanı spekülasyonu örnek verilir. Oysa o ortam hem çok kısa sürmüş hem de anlatılan hikayelerde ki rakamlar birkaç münferit işlemden oluşmuştur. Akıl dışı davranış biçimin tüm topluma yayıldığını gösteren net bir örnek değildir aslında. Peki gerçek örnek nedir ? dünyanın en değerli coğrafyalarının birindeki bir ülke dünyada enflasyon 3-5 arasında gezinirken, yıllarca ve top yekûn tüm dünyaya ısrarla ve devamla %30-35 reel faiz vermiştir. Hükümetler değişmiş, merkez bankaları, hazine yönetimleri , meclisler değişmiştir ama dünyanın en yüksek faizini 10 yıllarca tüm dünyaya dağıtmaktan vazgeçmemiş bir toplumsal akıl tutulması yaşanmıştır. Eğer akademisyenler gerçek bir örnek arıyorsa önlerinde duruyor ! 80’ li yılların başında 32 sayılı karardan önce, döviz taşımak bulundurmak yasaktı. Ama bir detay vardı, bankalarda döviz bozdurmak serbestti ! yani bankanın içine kendinizi atabildiyseniz kurtardınız.. Yurt dışına çıkışlarda yanınızda çıkarabileceğiniz döviz miktarı o kadar düşük bir rakamdı ki yurt dışına çıkan her Türk’ün aç susuz ve açıkta olduğu resmi kabul gerektirirdi. Sonra TL konvertible oldu.. 90’lı yılların ortalarına doğru o kadar konvertible oldu ki zaman zaman çevik kuvvet dahi tahtakaleyi basar ve kurlara müdahale ederdi ! Tabi bunda bir şey yok herkes kur seviyesi üzerinde serbestçe hareket edebilir ayrımcı olmamak lazım! 90’lı yıllarla beraber yabancılarda artık aramızdaydı. Dolar bazında %25-30 gibi ufak tefek getiriler onlarında gözünden kaçmamıştı heralde..! Bankalarımız hazineden 80 ile aldıkları bonoları aynı gün 70 ile yatırımcılarımıza (!) satarak dünyanın en karmaşık ve en karlı bankacılık faaliyetlerini yürütürlerdi.! Arada hoş süprizlerde olur her tarafı borç batağındaki hazine ihale iptal ederdi.. 1993 yılının sonlarına doğru yine böyle bir ihale iptali doğdu. hazinede haklıydı tabii.. ! borç alacaktı ama alacağı borcun faizini de kendi belirlemek gibi basit bir talebi vardı ! Piyasa bu fikri pek sevmediğini 1994 yılının başında bildirdi..! O yıllarda herkes 1994 yılında ki hareketi kriz gibi yorumlar hatta hala o yıllar için kriz diyenler vardır. Karanlık bir odada elektrik düğmesinin yerini bilmeyen biri için hakikaten kriz vardır. Ama sizin bilgisizliğiniz olayın gerçekten bir kriz olduğunu göstermez. 1994 bir ekonomik kriz değildir. Sonunda tüm mevduatın devlet garantisi altına alındığının söylenmesi (!) ile sona erdi.yani parayı kullanan dolayısı ile borçlana banka.. borcu garanti eden devlet.. !! 90’lı yılların sonuna gelindiğinde Rusya ve Uzakdoğu-G.Kore krizleri çıktı ama biz artık akıllanmıştık ! Repo ve mevduat faizlerinde istikrarı yakalamıştık o/n ! Yeterince uzun bir vade yapısı aslında, ne derler; gün doğmadan neler doğar ! Böylece uzun vadeli ! görüşlerini günde 24 defa değiştiren bir yatırımcı kitlemiz oldu. Tabi bu arada batının pozitif bilim anlayışınıda iyice sindirdik ! G.Koreli kadınlar krize karşı destek için altınları bozdururken biz ekonomik krizlerin duygusal yaklaşımlarla geçilemeyeceğini bilerek döviz bürolarının önünde kuyruklar oluşturduk. Yaşasın ! milyonlarca fx spekülatörüne sahip bir ülke olmuştuk ! Ve millenium geldi.. 2000 yılıyla birlikte artık piyasalar önünü görmeye başlamıştı ! Enflasyon nasıl olsa düşecekti, şimdiden enflasyonun altında bonoları kapışmanın hiçbir sakıncası yoktu ! Avrupa birliğinede gireceğimiz artık belliydi bugün-yarın ! borsayı 4-5 katına çıkarmak kadar doğal bir şey olamazdı ! Siyasi istikrarda sağlanmıştı ! nerdeyse tüm partiler iktidardaydı, bundan daha iyi siyasi istikrar mı olur ! Bu şartlarda daha fazla bono ve hisse almaktan başka çare yoktu ! Nasıl olsa Merkez Bankası kurun ne olacağını açıklıyordu, faizide belirliyordu.. kesin para kazanma formülünü Türkler bulmuştu ! Ne güzel bunu neden daha önce düşünmemiştik sanki.. ? Sonra.. sonra durduk yerde anlamsız bir kriz çıktı.. ! Devamı herkesin malumu.. Peki… biz %30-35 reel faiz verirken her şeyin doğrusunu yapan %3-5 faiz veren Avrupalılar nasıl oldu da hemen tüm makro rasyolarda bizden daha kötü duruma geldi ? nasıl yanlışlar yapmış olabilirler ki bundan daha kötü ? Peki bu yanlışları nasıl olduda kimse görmedi-duymadı-söylemedi , koca Avrupada ? Yoksa Avrupa Birliği….. Yoksa Avrupa Birliği aslında gerçekten tam bir birliğin ! sağlanması için mi kurulmuştu? Avrupa gerçek bir birliğe doğru yol alıyor ama şu anda bildiğimizden çok ama çok farklı bir AB için.. Krizler her zaman kriz değildir.. Aytun Bilgin

BIST100 ve Dow Teorisi Üzerine Bir Değerlendirme.....

DOW Teorisi der ki; İşlem miktarı (volume) trendi onaylamalıdır. Trend belirlenirken fiyata ek olarak işlem miktarına da bakılmalıdır. İster düşüş, ister artış olsun, her ana trend işlem miktarının artmasıyla desteklenir ve doğrulanır. Ancak Mart 2009 ile Ekim 2010 arasındaki bu harekette işlem hacmi ile tamamen ters bir yükseliş görülmekte. Sadece işlem hacmi değil , momentum, RSI, MACD ve MFI açık şekilde ortalamalara aykırılık göstermekte idi. Bu açık aykırılığın olduğu süreç ise şimdiye kadar Bist100 ‘de görülen majör harekettir. Endeks 23.000 seviyelerinden 72.000 seviyelerine hemen hemen soluksuz gitmiştir. Bu durum ile ilgili bir çok neden bulunabilir , piyasanın sığ olması , halka açıklık oranları gibi bir çok neden ile bu durumu açıklamaya çalışmak mümkündür. Ama sonuç olarak Dow teorisinin ana kurallarına açık bir ayrılıktır. Ve bu açık aykırılık ile endeks kendi tarihi ölçeğinde en büyük çıkış trendini gerçekleştirmiştir.
Dow, ortalamaları ve teorisi ile günümüzde hisse senedi piyasasında en çok ismi geçen kişidir. Charles Dow, teorisi üzerine detaylı bilgi veren bir kitap yazmamıştır. "The Wall Street Journal" gazetesinde yayınlamış olan teorisi, Dow'un ölümünden (1902) günümüze teknik analizciler tarafından savunulmaktadır. Charles Dow, teknik analizin büyükbabası olarak da tanınır. Dow'un teorisi 6 ilkeye dayanır; a) Ortalamalar her türlü faktörü (etkeni) içerir ve yansıtır. (Hisse senedi fiyat endeksleri, Dow'un bahsettiği ortalamalarla aynı anlamdadır.) b) Piyasada üç temel trend vardır. Her trend, süre bakımından kendinden bir büyük olan trendi düzeltir. - Bir yıldan uzun olan ana trendler veya birincil hareketler - Üç hafta ile üç ay arasında olan ikincil hareketler - Üç haftadan az olan ufak oynama veya dalgalanmalar c) Ana trendler (birincil hareketler) üç aşamadan geçer; - Fiyatlar düşükken akıllı yatırımcıların alıma geçtiği biriktirme veya toparlama dönemi - Fiyatlar hızla artarken trendi izleyen birçok kişinin alıma geçtiği boğa piyasası dönemi - Hisse senetlerinin özellikle akıllı yatırımcılar tarafından elden çıkarıldığı dağıtım dönemi (Bu aşama ayı piyasası olarak da adlandırılır.) d) Ortalamalar veya piyasa göstergelerinin birbirini onaylaması gerekir. Başka bir deyişle, endeks veya ortalamalar birbirleriyle aynı uyarı ve sinyalleri vermelidir. e) İşlem miktarı (volume) trendi onaylamalıdır. Trend belirlenirken fiyata ek olarak işlem miktarına da bakılmalıdır. İster düşüş, ister artış olsun, her ana trend işlem miktarının artmasıyla desteklenir ve doğrulanır. f) Yönü veya eğiminin değiştiğine dair sinyaller alınana dek her trend geçerlidir. 30.09.2014

Kalabalıkların '''Dolar'' ile İmtihanı ........

Türkiye’de Dolar / TL ilişkisi sadece ekonomik – finansal bir çarpan değil direk sosyo-psikolojik bir faktördür. Bu sebeple de ekonomik-finansal durumunun çok üstünde bir ‘’ ALGI ’’ çarpanı mevcuttur. Bunun tarihsel - ekonomik – sosyolojik sebepleri oldukça uzun bir konudur. Hatta bunun sosyolojik sebepleri için tüm yakın tarihimizi tam olarak kapsayan siyasi – ekonomik – kültürel bir alan üzerinde çalışmak gerekir. Dolar /TL ‘nin ekonomik – finansal etkileri ve sonuçları hiç o kadar komplike ve içinden çıkılmaz bir konu değildir. Örnekleri çokça mevcut , sebep-sonuç mekanizması tam olarak çözülmüş kendi alanında görece basit ekonomik etkileşimlerdir. İnsanların sosyo-ekonomik genel davranış biçimlerini kökten etkileyen 2 temel güvenlik duygusu mevcuttur. Beslenme – Barınma . Türkiye’de 1950’li yıllardan sonra başlayan kentsel alanlara göç dalgası ! Sosyal güvenlik unsurları zayıf olan ülkenin ‘’ güvenlik duygusunu’’ kırsal kesim yaşam biçimi sağlıyordu. 1950 Tarım Sayımı sonuçlarına göre toplam 2 760 304 aileden 336 860'ı, yani % 12.20'si tümüyle topraksızdır (KANBOLAT, 1963: 33). 1963 Sayımı'na göre ise toplam 3 514 476 aileden 308 899'u, yani %8.79'u topraksızdır (OİE, 1965a: 6)(A.Makal AÜ). Kentsel göçlerden önceki yıllarda kıral kesimim şehirli nüfusa oranı % 70 ‘lerdeydi. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan bu geniş nüfus özellikle 1980 – 85 döneminde geniş kitleler halinde şehirleşti. 1950’de başlayan hareket her yıl milyonlara varan sayılar ile devam etti. Son yıllarda ise % 80’lere doğru giden kentsel nüfus ile karşı karşıyayız. Göçlerden önce bu büyük nüfus ( ki bahsettiğimiz gibi % 10’u tamamen topraksız) ekonomik – finansal güvencelerden yoksun sadece ‘’ toplumsal – sosyal yaşam biçiminin ‘’ sağladığı imkanlar ile hayatlarını idame ettirmekteydi. 1980’li yıllardan sonra ise ekonomik – siyasi – toplumsal sarsıntılar ve değişimler çok hızlı geldi. Tam bu arada kentleşen milyonlarca insan için ; ‘’ Toplumsal – sosyal yaşam biçiminin getirdiği güvence ‘’ yerini ‘’Bireysel ekonomik – finansal güvence ihtiyacına ‘’ bıraktı . 1980’li yıllardaki ekonomik –finansal değişim ( 32 sayılı karar/ faiz serbestisi vs ) sonrası gelen istikrarsız siyasi ve ekonomik konjonktür Yüksek enflasyon ve faiz ile sermaye – servet – tasarruf sahibini ‘’ reel gelir yokluğu ‘’ korkusuna yöneltti . Not:( ki bu o zamanki bir algı yanılgısıdır .TL getirileri her zaman oldukça yüksek reel getirilere sahipti. Ancak Banker olayları – banka spekülasyonları – ‘’enflasyon paramı eritti’’ tekrarları, toplumsal algıyı bozmuştur. ) Ancak sosyal güvenlik sisteminin hem emeklilik hem de sağlık alanında hiçbir ihtiyacı karşılamaması , Şehre gelen nüfusun kırsal alandaki zaten çok bölünmüş ve ufalmış arazilerinin, bu kesime yeterli gelir veya servet (miras ) sağlamaması, Gibi etkilerle hem servet – tasarruf – sermaye sahipleri hem de orta-alt gelir grupları kolayca kullanabilecekleri pratik , finansal anlamda güvenli iki enstrümana dolar/mark ve altına yöneldi. Bu enstrümanlardan altın, tarihsel olarak ‘’ sosyal güvenlik ve servet ‘’yığma’’ ‘’ aracı olarak bilinmesine rağmen 1980’li yıllarla birlikte finansal anlamda kazandı. Hepinizin bir şekilde tanıştığı ‘’ Altın günleri ‘’ bu yılların yaygınlaşan bir ‘’ finansal ‘’ ürünüydü. Dolar ve Mark ise altından biraz faklıdır. Çünkü 1989 yılındaki 32.sayılı karar öncesi serbestçe döviz işlemi yapmanız , almanız – satmanız , yurt dışına çıkarmanız mümkün olmadığı gibi fiilen bulundurmanız dahi kanunen problemli bir durumdu. Ama başında da bahsettiğim gibi konu oldukça uzun. Döviz hareketleri kanunen imkansız olduğu bu dönem ile 1965-70 arası Almanya’ya giden işçilerimizin yurda döviz sokmaya başlayabildiği dönem çatıştı. 20.11.2014 O yıllarda Almanya’da 2. Kuşak oluşmamız işçilerimiz aileleri , anne–baba veya yakınları Türkiye’de oldukça büyük bir nüfus oluşturuyordu. Bir çok aile yurt dışından gelen bu dövizlerle geçinmekte ve davranış biçimlerini Mark / TL ilişkisi belirlemekteydi. Merkez Bankası Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarının 1976 yılından bu yana Alman Dresdner Bank AG kanalıyla TCMB nezdinde kredi mektuplu döviz hesabı açtırabilmelerine ve bu mektubun ibrazı yoluyla Dresdner Bank şubelerinden para çekebilmelerini sağlayan anlaşmayı başlattı. Süper döviz hesapları ile işçi dövizleri TCMB için vazgeçilmez oldu. Not: Konudan uzak olacak ama belirtmekte fayda var 1980’li yılların ortasından sonra artık kuyumcularda tezgah altında –yurt dışına çıkışlarda vs ihtiyaçlar için yapılan ‘’ yasa dışı döviz ticareti’’ yerini ‘’ serbest kur – serbest ticarete’’ bırakmıştır. Not: O yıllara kadar dövizin ihracat veya ithalat ile olan ilgisi ayrı bir konudur çünkü 1980 yılından önce toplam ihracatımız 2.4 milyar $ dı. Ki bununda hemen tamamı tarım ürünleri veya el işçiliği idi. 1980 sonrası paramparça olup yeni konjöktüre ve tarihsel akışa göre baştan oluşan sosyal – ekonomik –kültürel – finansal doku iki finansal enstürmanıda kendisi için ‘’vazgeçilmez’’ olarak içselleştirdi. Altın ve Döviz. O tarihten itibaren altın ve döviz hiçbir sınıfsal ayrım gözetmeden hem servet – sermaye – tasarruf sahibinin hem de alt – orta gelir grubunun ‘’ davranış tarzını etkileyen ‘’ sosyo-psikolojik bir aktör oldu . 1990’lı yılardan sonra ise artan dış dünya ekonomik faaliyeti artık Döviz/TL ilişkisini ‘’ sosyo-ekonomik güvence /tasarruf ‘’ anlamından çıkartıp tüm ekonomik etkileşimin baş finansal aktörü yaptı. Tasarruf – servet ve akış anlamında bir iş bölümü gelişti , altın daha çok servet – tasarruf alanında kalırken döviz akış – gelir tarafında yerini aldı. Son 35 yıldaki bu yapılanma ile ‘’Dolar/TL ilişkisini’’ ve ‘’ altın ne oldu ‘’ sorusunu bir sonraki nesle aktarmış olduk. 20.11.2014

1929 - Büyük Bunalım ve Dow Endeksinin Hareketi

13 Milyon Hisse senedi sadece 24 Ekim tarihinde satıldı ve o gün "Kara Perşembe" olarak finans ve borsa tarihindeki yerini aldı. Banker ve bankacılık dünyası o gün piyasaları tutabilmek için çok ciddi alışlar yaptılar ama sadece hafta başında satılan hisse sayısı 16 milyon oldu. 22 gün içerisinde endeks %40 düştü. Dow Endeksi tamamında %89 düşüş yaşarken 6 büyük satış dalgası yaşadı. 1929 yılında başlayan Büyük Bunalım Sonrası Dow Endeksinin geri dönüşü 1932 - 1935 yılları arası. 1929 yılında 380 puan olan endeks 1935 Kasım ayında kuvvetli bir çıkış sonrası hala 148 puandaydı. 1929 sonrası ilk toparlanma, 1932 yılından başlayan 3 yıllık bir hareket. Trender ve tradeler hakkında düşünmek için güzel bir figür. Borsada, fiyat ve zamanın anlamı nedir? Doğru fiyat mı? Doğru zaman mı?
Doğru zamanda yapılan işlemlerde fiyatın önemi nedir? Doğru fiyattan işlemlerde "zaman" bedava bir kavram mı? Hem doğru fiyat hem doğru zaman ancak tesadüflerin sonucudur ve genellikle psikoloji doğru fiyat ve doğru zamanı beraber yakalama arzusu yönündedir. Oysa bu piyasa kuramının doğası gereği istisnai bir durumdur.

Altın Ne Zaman Yükseldi?

Son yıllarda Altın fiyatları en çok konuşulan konulardan biri oldu. Son 10 yılda Altın fiyatlarındaki çıkışları sıkça yaşadık. Ancak algılarımızdan arınıp rakamlara başvurursak ‘' Altın gerçekten ne zaman yükseldi ? ‘’ Altın fiyatları kriz öncesi mi yoksa Krizden sonra mı yükseldi ? Altın fiyatları Fed bilançosu büyüdüğü için mi yükseldi ? Figürde bunlara verdiğiniz cevapların bir çoğunun ‘’ ezberlenmiş algılar ‘’ olduğunu görüyoruz. Açıkça görülmektedir ki ; ‘’Gerçekte’’ Altın fiyatları sadece 2005 – 2008 arasındaki 3 yıllık süreçte yükselmiştir. Altın fiyatları 2005 – 2008 arası 410 $ ‘dan 1040 $ ‘a giderken, Kriz sonrası dönemde sadece 1000 $’dan 1900’a gitmiştir. Tabi bu arada 1900 $’lık fiyatta ticaretin durduğu ve bu fiyatta çok kısa bir süre kalabildiği gibi konulara hiç girmiyorum. Peki 2005 – 2008 arası diğer piyasalar ne oldu ? Altın fiyatları 2.54 katına çıkarken DJI 10.000’den 13.000 ‘e , DAX ise 5.500 ‘den 8000 ‘e gitti. Her iki endeks ve tabi aslında diğer tüm endeksler S&P500 vs .. benzer getirilere sahipti. Oysa Altının ikinci çıkış dalgasının başladığı 2009 – 2011 arasında DJI 6-8000 aralığından 12.000 puana gitti. DAX 2009’da 3500 seviyelerini görmüşken 2011 ‘de 7600 rekoruna ulaştı. Altın hem de Fed bilançosunun 2008 -2009 arası 1 trilyon dolar büyüdükten sonra 2009-2011 arası 1 trilyon dolar daha büyümesine rağmen ancak % 90 ‘lık bir getiri sağladı ancak belirmek gerekir ki bu ancak 3 gün süren bir fiyat aralığıydı. Bu fiyattan sadece 1-2 hafta sonra 1700-1800 $ lar görülüyordu ki bu durumda getiri aslında % 65-75 aralığına denk gelir. Sonuç olarak Altının büyük çıkışı ve kazançlarından bahsettiğimiz zaman dilimi ancak 3 yıllık 2005 – 2008 aralığıdır. İşin ilginç aynı FED Bilançosu çok darken sağlanan bu getiri bilançonun 3.5 trilyon dolar daha büyüdüğü zamanda sağlanamamıştır. Üstelik FED Bilançosu 900 milyar dolar iken görülen fiyata bilanço 4.5 trilyon dolara dayanmışken geri gelinmiştir. Bu figür aslında Fed bilançosu altın fiyatı arasındaki ezberlerimizi de tehlikeye düşürmüştür. Piyasa aslında kendini tekrar eden bir süreç olmasına rağmen ‘’ ezberler üzerine ticareti ‘’ ise bazen böyle cezalandırmaktadır.

DÖVİZ SEPETİ - BULUNDUĞU BÖLGE ORTA VADEYE YÖN VERECEK

Dolar -TL son durum :

7 Eylül 2015 Pazartesi

ABD , 35 Yıllık Faiz Düşüş Hareketinin Hikayesi

ABD'de 2008 yılında küresel finans kriziyle birlikte kısa vadeli faizler rekor düşük seviyeye geriledi. ABD'de 35 yıllık faiz düşüşünün tarihi çalışmanın ana konusu. 1) Vietnam Savaşı: 4.50 - 8.0 2) 1973 Petrol Krizi: 5.80 - 8.50 15 Ekim 1973 tarihinde Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri (OAPEC, OPEC üyesi Arap ülkeleriyle Mısır ve Suriye'den oluşur.) Yom Kippur Savaşı'nda ABD'nin İsrail Ordusuna destek vermesine karşılık olarak ilan ettiği petrol ambargosudur. 3) İran Devrimi: ABD Rehine Krizi 8.70 - 13.70 4) Afganistan İşgali: 9.40 - 15.80 Sovyet askerleri ilk olarak 24 Aralık 1979'da Sovyet lideri Leonid Brejnev'in emriyle gönderildi. Sovyet askerlerinin geri çekilmesi ise 15 Mayıs 1988'de başladı. 5) Yükselen Neoliberalizm: 1980 - 1986 9,00 - 7,00 Batı dünyası Ronald Reagan'ın ABD başkanı, Helmut Kolh'ün Almanya şansölyesi, Brian Mulroney'in Kanada başbakanı ve Carlos Salinas de Gortari'nin Meksika başkanı seçilmesiyle yükselen neoliberalizm.. ABD 10 yıllık faizlerde şu ana kadar 35 yıl süren büyük düşüş hareketinin en önemli karar seviyelerinden biri..Kara Pazartesi 6)Gün içinde borsaların tarihi olarak en çok değer kaybettiği gün. Düşüş Hong Kong borsasında başladı. Avrupa borsaları ve ABD izledi. Gün sonunda; Dow Jones Endeksi 508 puanlık düştü %22,6 değer yitirdi. Ekim ayı sonunda;
Hong Kong borsası %45,8 Avustralya %41,8 İspanya %31 İngiltere %26,4 Kanada %22,5 Yeni Zelanda %60 değer kaybına uğradı.

3 Eylül 2015 Perşembe

Dolar-TL Son durum !

Dolar-TL , parite hareketi sonrası durum ...

Dolar-TL 15:30 son durum .... :

DOLAR-TL Son durum ve içinde bulunduğu kısa vadeli alan

Dolar-TL hareket kritik bölge üzerinde devam ediyor...

Dolar - TL Son durum !

Dolar - TL Son durum !

DOLAR-TL , dikkatle takip edilmeli .. son durum ..