8 Eylül 2015 Salı

Krizler Her Zaman Kriz Değildir

Bu yazı 2008 krizinden hemen sonra ,‘’ Toplumsal İrrasyonel davranış kalıplarının’’ ülkemizdeki örnekleri ve aynı şekilde tarihsel bir dönüşüm olarak Avrupa Birliği insanlarının ,‘’ irrasyonel bir davranış kalıbı ‘’ile‘’ heterojen üretim ve mali disiplin ‘’sosyal yapılarının ‘’homojen bir fayda‘’ sağlamasını beklemeleri ile ilgili yazıldı. Üretim-değer-servet-gelir–tasarruf yerine finansal-mali ‘’ akıl tutulmaları’’ peşinde koşan irrasyonel ekonomik davranışlardan bir şekilde uzaklaşmamız gereğini ayrıca aynı şekilde başka bir irrasyonalite ile Avrupa ortalama insanının AB’yi ‘’ Ortak Almanya’ya ‘’ giden bir yol yapması ile ilgili yazıldı. Bunun planlı veya istenen bir şey olması gerekmez. Bu Avrupa insanlarının ‘’ gerçek üstü beklentilerinin ‘’ körüklediği ,doğal ekonomik ve siyasi bir sonuç olacaktır.. Türk Ekonomik yaşamından bir zaman aralığı : Piyasalarda yatırımcıların nasıl akıl dışı davranış biçimleri gösterebileceklerini örneklemek için genelde lale soğanı spekülasyonu örnek verilir. Oysa o ortam hem çok kısa sürmüş hem de anlatılan hikayelerde ki rakamlar birkaç münferit işlemden oluşmuştur. Akıl dışı davranış biçimin tüm topluma yayıldığını gösteren net bir örnek değildir aslında. Peki gerçek örnek nedir ? dünyanın en değerli coğrafyalarının birindeki bir ülke dünyada enflasyon 3-5 arasında gezinirken, yıllarca ve top yekûn tüm dünyaya ısrarla ve devamla %30-35 reel faiz vermiştir. Hükümetler değişmiş, merkez bankaları, hazine yönetimleri , meclisler değişmiştir ama dünyanın en yüksek faizini 10 yıllarca tüm dünyaya dağıtmaktan vazgeçmemiş bir toplumsal akıl tutulması yaşanmıştır. Eğer akademisyenler gerçek bir örnek arıyorsa önlerinde duruyor ! 80’ li yılların başında 32 sayılı karardan önce, döviz taşımak bulundurmak yasaktı. Ama bir detay vardı, bankalarda döviz bozdurmak serbestti ! yani bankanın içine kendinizi atabildiyseniz kurtardınız.. Yurt dışına çıkışlarda yanınızda çıkarabileceğiniz döviz miktarı o kadar düşük bir rakamdı ki yurt dışına çıkan her Türk’ün aç susuz ve açıkta olduğu resmi kabul gerektirirdi. Sonra TL konvertible oldu.. 90’lı yılların ortalarına doğru o kadar konvertible oldu ki zaman zaman çevik kuvvet dahi tahtakaleyi basar ve kurlara müdahale ederdi ! Tabi bunda bir şey yok herkes kur seviyesi üzerinde serbestçe hareket edebilir ayrımcı olmamak lazım! 90’lı yıllarla beraber yabancılarda artık aramızdaydı. Dolar bazında %25-30 gibi ufak tefek getiriler onlarında gözünden kaçmamıştı heralde..! Bankalarımız hazineden 80 ile aldıkları bonoları aynı gün 70 ile yatırımcılarımıza (!) satarak dünyanın en karmaşık ve en karlı bankacılık faaliyetlerini yürütürlerdi.! Arada hoş süprizlerde olur her tarafı borç batağındaki hazine ihale iptal ederdi.. 1993 yılının sonlarına doğru yine böyle bir ihale iptali doğdu. hazinede haklıydı tabii.. ! borç alacaktı ama alacağı borcun faizini de kendi belirlemek gibi basit bir talebi vardı ! Piyasa bu fikri pek sevmediğini 1994 yılının başında bildirdi..! O yıllarda herkes 1994 yılında ki hareketi kriz gibi yorumlar hatta hala o yıllar için kriz diyenler vardır. Karanlık bir odada elektrik düğmesinin yerini bilmeyen biri için hakikaten kriz vardır. Ama sizin bilgisizliğiniz olayın gerçekten bir kriz olduğunu göstermez. 1994 bir ekonomik kriz değildir. Sonunda tüm mevduatın devlet garantisi altına alındığının söylenmesi (!) ile sona erdi.yani parayı kullanan dolayısı ile borçlana banka.. borcu garanti eden devlet.. !! 90’lı yılların sonuna gelindiğinde Rusya ve Uzakdoğu-G.Kore krizleri çıktı ama biz artık akıllanmıştık ! Repo ve mevduat faizlerinde istikrarı yakalamıştık o/n ! Yeterince uzun bir vade yapısı aslında, ne derler; gün doğmadan neler doğar ! Böylece uzun vadeli ! görüşlerini günde 24 defa değiştiren bir yatırımcı kitlemiz oldu. Tabi bu arada batının pozitif bilim anlayışınıda iyice sindirdik ! G.Koreli kadınlar krize karşı destek için altınları bozdururken biz ekonomik krizlerin duygusal yaklaşımlarla geçilemeyeceğini bilerek döviz bürolarının önünde kuyruklar oluşturduk. Yaşasın ! milyonlarca fx spekülatörüne sahip bir ülke olmuştuk ! Ve millenium geldi.. 2000 yılıyla birlikte artık piyasalar önünü görmeye başlamıştı ! Enflasyon nasıl olsa düşecekti, şimdiden enflasyonun altında bonoları kapışmanın hiçbir sakıncası yoktu ! Avrupa birliğinede gireceğimiz artık belliydi bugün-yarın ! borsayı 4-5 katına çıkarmak kadar doğal bir şey olamazdı ! Siyasi istikrarda sağlanmıştı ! nerdeyse tüm partiler iktidardaydı, bundan daha iyi siyasi istikrar mı olur ! Bu şartlarda daha fazla bono ve hisse almaktan başka çare yoktu ! Nasıl olsa Merkez Bankası kurun ne olacağını açıklıyordu, faizide belirliyordu.. kesin para kazanma formülünü Türkler bulmuştu ! Ne güzel bunu neden daha önce düşünmemiştik sanki.. ? Sonra.. sonra durduk yerde anlamsız bir kriz çıktı.. ! Devamı herkesin malumu.. Peki… biz %30-35 reel faiz verirken her şeyin doğrusunu yapan %3-5 faiz veren Avrupalılar nasıl oldu da hemen tüm makro rasyolarda bizden daha kötü duruma geldi ? nasıl yanlışlar yapmış olabilirler ki bundan daha kötü ? Peki bu yanlışları nasıl olduda kimse görmedi-duymadı-söylemedi , koca Avrupada ? Yoksa Avrupa Birliği….. Yoksa Avrupa Birliği aslında gerçekten tam bir birliğin ! sağlanması için mi kurulmuştu? Avrupa gerçek bir birliğe doğru yol alıyor ama şu anda bildiğimizden çok ama çok farklı bir AB için.. Krizler her zaman kriz değildir.. Aytun Bilgin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder