Maden Taş Devri başlayalı 7.000 yıl
geride kaldı…
Peki , gerçekten geride mi kaldı ?
Bu konuda emin miyiz ?
21.YY başında maden taş devri ile ne
gibi bir ilişkimiz olabilir….
Peki nereden çıktı bu sorular.. ?
Bakır Taş Çağı veya Kalkolitik Çağ MÖ
5000-3000 yılları arasını kapsayan tarih öncesi dönemdir.
Bakır Çağı'nın bir diğer adı Maden Taş Çağı'dır.
Ve insanlık Bakırı buldu Tunç yapmasını öğrendi.
Tunç silah yapmak için yeterince sert bir metaldi.
Artık silah yapmak için daha çok madene ihtiyacı vardı.
Daha çok maden için ise daha çok toprak.
Daha çok toprak için daha çok savaş.
Daha çok savaş için daha çok silah.
Ve insanlık Bakırı bulması ile çağımızda da devam etmekte olan bir yola çıktı.
Dünya ekonomisi için önemli bir anlamı vardır. Bakır ve diğer metaller ile birlikte ilk üretim dönemi kapanmış ve dünyanın kapalı ekonomik yapısı son bulmuştur.
Bakır Çağı'nın bir diğer adı Maden Taş Çağı'dır.
Ve insanlık Bakırı buldu Tunç yapmasını öğrendi.
Tunç silah yapmak için yeterince sert bir metaldi.
Artık silah yapmak için daha çok madene ihtiyacı vardı.
Daha çok maden için ise daha çok toprak.
Daha çok toprak için daha çok savaş.
Daha çok savaş için daha çok silah.
Ve insanlık Bakırı bulması ile çağımızda da devam etmekte olan bir yola çıktı.
Dünya ekonomisi için önemli bir anlamı vardır. Bakır ve diğer metaller ile birlikte ilk üretim dönemi kapanmış ve dünyanın kapalı ekonomik yapısı son bulmuştur.
Artık dünya ekonomisi ve ticaret geri
dönülmez şekilde ‘’Emtia’’ üzerinde
dönecektir.
Konut
ve yerleşim yeri sayısında da
artışlar hızla geldi. Büyük bir şehirleşme süreci yaşandı.
Her geçen gün biraz daha büyüyen
alanlar zamanla kent haline gelmeye başladılar.
Daha ileriki dönemlerde göçler ile
sosyal yapı ve ekonomik aktivite farklılaştı.
Buna bağlı olarak nüfus arttı ve yeni
yerleşim yerleri çoğalmaya dönemin metropolleri oluşmaya başladı.
Artık homojen bir kültürden söz etmek
söz konusu değildi.
Göçlerle gelen etkiler sonucu bakır
farklı teknolojiler ile kullanılmaya başlandı .Maden ticareti oldukça
yaygınlaştı.
Altın ve gümüşü işleme teknolojileri gelişmeye
başladı. Teknolojik gelişmeler öyle ileri boyuta gitti ki Bakı ve kalay
birleşimi ile daha sert yeni bir metal elde edildi , Tunç.
Ulaşım imkanları hızla gelişti ,
kargo ve yolcu hacmi tarihin en büyük atılımını yaptı.
Çünkü tekerlek bulundu…
Bu teknolojinin son harikası tüm
dünya ticaretini başka bir büyüklüğe taşıdı.
Hayvan arabalarının kullanımı, artan nüfus , göçler , büyüyen şehirler , yeni yerleşim yerlerinin oluşması, metal teknolojilerinin hızla gelişmesi ile daha gelişmiş silahlar ve savaş araçları yapılmaya başlandı.
Bakır üretimiyle birlikte Neolitik
Dönemin ‘’kapalı ekonomik ‘’yapısı sona erdi.
Artık başka şehirlere satmak İçin
üretilen mallar olduğu gibi, bu malları almak İçin de daha fazla hammaddeye ihtiyaç vardı. Daha fazla hammadde elde etme
düşüncesi ancak başka arazilere sahip olmayı gerektirdi...!
Bunun için ise İnsanoğlunun yaşamına yeni bir kavram girdi;
Şehirleşme ticareti arttırırken ,
üretim arz ve talebini de yukarı doğru
çeker. Kapalı ekonomileri açılır. Üretim ve tüketim için gerekli hammadde –
ürün fiyatları ekonominin temel dinamiği olur.
Tanıdık cümleler ....
'' ..Buna bağlı olarak nüfus arttı ve yeni yerleşim yerleri çoğalmaya dönemin metropolleri oluşmaya başladı.
Tanıdık cümleler ....
'' ..Buna bağlı olarak nüfus arttı ve yeni yerleşim yerleri çoğalmaya dönemin metropolleri oluşmaya başladı.
Artık homojen bir kültürden söz etmek söz konusu değildi…’’
Yukarıdaki cümleler binlerce yıl önceki değişimi anlatırken acaba günümüze tanıdık gelen tarafları var mı ?
Yukarıdaki cümleler binlerce yıl önceki değişimi anlatırken acaba günümüze tanıdık gelen tarafları var mı ?
Ve Dünya, şehirleşme , nüfus ve ekonomik açılım konusunda yakın dönemde büyük bir patlama yaşadı;
Çin.
Neredeyse dünya nüfusunun 1/4 ‘ü kadar bir nüfus sanki dünyaya aniden gelmiş gibi yeni bir ekonomik zeminde müthiş bir üretim ve tüketim talebi yarattı.
Ve sadece o kadar mı ? Hindistan nüfusu yakın zamanda Çin’i geçecek…!
Çin ve Hindistan ‘’Dünya kadar emtia
talebi’’ …
1960-2015 Emtia ve Enerji Endeksi |
Dünya Bankasının emtia fiyat
istatistiklerine yer verilen rapora göre;
2002 sonarsı 10 yıllık dönemde ham petrol, doğal gaz ve kömürden oluşan enerji ham maddeleri endeksi yüzde 240,1, tarım, metal ve mineraller ile gübrelerden oluşan enerji-dışı emtia fiyat endeksi yüzde 141,5, altın, gümüş ve platinyumdan oluşan kıymetli metaller endeksi yüzde 380,5 arttı.
2002 sonarsı 10 yıllık dönemde ham petrol, doğal gaz ve kömürden oluşan enerji ham maddeleri endeksi yüzde 240,1, tarım, metal ve mineraller ile gübrelerden oluşan enerji-dışı emtia fiyat endeksi yüzde 141,5, altın, gümüş ve platinyumdan oluşan kıymetli metaller endeksi yüzde 380,5 arttı.
Çin’in oyuna girişi ile bütün dünyadan milyarlarca dolarlık yatırım bu bölgeye akmaya başladı. Üretim artarken , üretim için dünyadan talep edilen hammadde ve emtia miktarı devasa rakamlara ulaştı.
Durumu biraz rakamlar ile açıklayalım ;
2000 yılında Çin’in demir tüketimi bütün dünyanın % 22’si
kadarken 2014 yılında nerdeyse dünyadaki demir cevherinin %60’ı Çin’de
tüketildi.
Alüminyum ’da ise %10’ların biraz üzerinde girilen 2000 yılından sonra artan tüketim sonunda 2015 yılına geldiğimizde dünyanın tükettiği Alüminyum’un yarısı Çin’de tüketiliyordu.
Bakır , Nikel veya Çinko hiç fark etmiyor , Dünyanın tükettiği tüm bu ürünlerin yarısı Çin’de tüketiliyor.
Dünyadaki mısırın %22’sini Çin tüketirken pamuk tüketimi Dünyanın 3’de 1’i kadar …
Metal emtia sözkonusu olduğunda Çin , Batı Dünyası ile kıyaslanamaz şekilde talep artışı ile son 15 yılda piyasaları yukarılara taşıdı.
2000 ve 2015 yılları arasında, Çin'in Bakır talebi yüzde 12 bir yıllık bileşik büyüme oranı ile arttı.
Günümüzde bakır, demir ve alüminyumun ardından en fazla tüketilen üçüncü metaldir. Bakır, elektrik ve ısı iletkenliği son derece yüksek olduğu için endüstride pek çok uygulama alanı bulmaktadır.
Bakırın yaygın kullanım alanlarından biri de diğer metallerle yaptığı pirinç, bronz, vb. gibi alaşımlardır. Uluslararası Bakır Çalışma Grubu (ICSG) verilerine göre, dünya bakır üretiminin %30’u ekipman üretimi amacıyla, %30’u inşaat amacıyla, %15’i altyapı uygulamalarında, %13’ü ulaştırma alanında ve %12’si endüstriyel amaçlarla kullanılmaktadır.
USGS verilerine göre, 2014 yılı itibarıyla dünyanın en büyük bakır rezervleri Şili’de bulunmakta (%29,9), onu sırasıyla Avustralya, Peru, Meksika ve ABD izlemekte ve bu beş ülke dünya bakır rezervlerinin yaklaşık %63,3’ünü barındırmaktadır.
Maden üretimi açısından bakıldığında
ise, dünyanın en büyük beş bakır madeni üreticisi sırasıyla Şili, Çin, Peru,
ABD ve Kongo’dur. Şili, 2013’de yıllık 5,8 milyon tonluk maden üretimiyle,
dünya bakır üretiminin yaklaşık %31’ini tek başına gerçekleştirmiştir.
Rafine bakır üretiminde ise, ilk beş ülke sırasıyla Çin, Şili, Japonya, ABD ve Rusya olmuştur.
Rafine bakır üretiminde ise, ilk beş ülke sırasıyla Çin, Şili, Japonya, ABD ve Rusya olmuştur.
Dünya Bankası verilerine göre, son on
yıllık döneme baktığımızda bakır fiyatları, küresel ekonomideki büyümeye
paralel şekilde, küresel krize kadar yükselen bir trend takip etmiş ve 2008
yılı Nisan ayında 8.685 $/ton seviyesine kadar çıkmıştır.
Krizden sonra sert bir düşüşün yaşandığı bakır fiyatları, 2008 yılı Aralık ayında 3.072 $/ton düzeyine kadar gerilemiştir.(2)
Krizden sonra sert bir düşüşün yaşandığı bakır fiyatları, 2008 yılı Aralık ayında 3.072 $/ton düzeyine kadar gerilemiştir.(2)
2014 yılı Aralık ayı itibariyle
yavaşlamanın etkisi iyice görülmeye başlanmış ve bir önceki yılın aynı ayına
kıyasla %10,7 düşerek 6.446 $/ton değerinde fiyatlanmıştır.
Sadece bir tek yılda, 2000 yılında,
Çin'in bakır tüketimi bir önceki yıla göre yüzde 23 büyüdü. 2009 yılında ise artış yüzde 27,5
gibi inanılmaz bir rakama ulaştı.
Sanki 7000 yıl öncesine dönülmüş ve
Bakır ve bir çok metal yeni keşfedilmiş gibi talep görmekteydi.
Nikel; paslanmaz çelik yapmak için kullanılan metal
için ise bu oran yüzde 20 idi.
Aynı dönemde Batı dünyasında, bakır
talebinin yüzde 0,8 oranında düştü; nikel için yüzde 0.9 düştü…!
Nikel ısı ve elektrik iletkenliği
görece düşük olan, buna karşılık korozyon ve oksidasyona karşı yüksek direnç
gösteren, yüksek ısılarda sertlik ve dayanıklılığını koruyabilen ve
mıknatıslanabilen bir metaldir.
Nikel Enstitüsü’ne göre, nikelin
%65’i paslanmaz çelik üretiminde; %20’lik bölümü uzay ve havacılık sanayii ile
askeri uygulamalarda kullanılan süper alaşımlar da dâhil olmak üzere demir-dışı
alaşımlarda; %9’u nikel kaplamalarda; %6’sı da madeni para yapımında ve nikel
kimyasalında kullanılmaktadır.
Nikel cevheri değişik kıtalarda olmak
üzere 20 farklı ülkede çıkarılmakta, 25 ayrı ülkede eritilip, rafine
edilmektedir. USGS verilerine göre, 2014 yılı itibarıyla dünya nikel
rezervlerinin yaklaşık %23,5’i Avustralya’da bulunmakta, onu sırasıyla Yeni
Kaledonya (Fransa’nın denizaşırı toprağı), Brezilya, Rusya ve Küba takip
etmekte ve bu beş ülke dünya nikel rezervlerinin yaklaşık %66’sını
barındırmaktadır.
Maden üretiminde ise, en büyük
üreticiler Filipinler, Rusya, Endonezya, Kanada ve Avustralya olup, bu beş ülke
küresel üretimin yaklaşık %58’ini gerçekleştirmektedir. Çin, hem nikel
konsantrelerinde hem de rafine nikel metalinde dünyanın en büyük ithalatçılarından
birisi konumundadır.
Çin’in küresel nikel metali
tüketimindeki %44’lük payı, küresel çelik üretiminden aldığı paya (%45)
yakınsamaktadır. Dünya nikel metali tüketiminin yaklaşık %65’ini Asya kıtası
gerçekleştirmektedir. Küresel hava taşıtları üretiminin yoğunlaşmış olduğu
Avrupa ve Kuzey Amerika da, küresel nikel metali tüketiminin gerçekleştiği
diğer iki önemli bölge olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünyada toplam para miktarı
bulunduğumuz döneme göre çok daha az iken rekor fiyatlar gören metaller , çok
değil sadece birkaç yıl sonra üstelik toplam para miktarının defalarca
arttırılmasına rağmen reel anlamı ile tarihin düşük seviyelerinden ticarete
konu olacaklardı.
Ama 2014 yılına geldiğimizde Çin’in
10 yıllardır devam eden hikayesinde ilk ayak sürümeler görülmeye başlandı.Dünyanın
geri kalanında kendini iyice hissettiren yavaşlama artık Çin’i vurmuştu.
Ama Çin’den de önce ‘’Çin söylentisi
ile’’ devrilecek başka bir piyasa vardı..
Çöken Emtia Fiyatları !
Ham petrol fiyatlarındaki çökme en
çok konuşulan emtia hareketi olmasına rağmen aslında olay yılardır devam eden
daha geniş bir hareket.
Demir cevherinde de aynı sebeple
fiyatlar yıllardır düşmekte, azalan talep yavaşlayan ekonomiler...
Demir cevheri, dünya üzerinde en
fazla bulunan dördüncü element, demir ise en çok tüketilen metaldir. Dünya
demir cevheri talebinin yaklaşık %98’i çelik endüstrisinden kaynaklanmaktadır.
ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu
(USGS) verilerine göre, en büyük demir cevheri yatakları sırasıyla Avustralya,
Brezilya, Rusya, Çin ve Hindistan’da bulunmakta, bu beş ülke dünya demir
cevheri rezervlerinin yaklaşık %75’ini barındırmaktadır.
Maden üretimi açısından bakıldığında
ise, ilk sırada Çin yer almakta, onu sırasıyla, Avustralya, Brezilya, Hindistan
ve Rusya takip etmekte, bu beş ülkenin maden üretimi toplam üretimin %85’ini
oluşturmaktadır. Avustralya ve Brezilya dünya demir cevheri ihracatını domine
etmekte ve bu ülkeler dünya ihracatının yaklaşık %70’ini gerçekleştirmektedir.
2015 itibari ile dünya demir cevheri
arzı üç büyük şirketin elinde bulunmaktadır. Vale, Rio Tinto ve BHP
Billiton’dan oluşan bu troykanın küresel üretimden aldığı pay %35’i geçmiştir.
2009 yılına kadar, demir cevheri
fiyatları, geleneksel olarak bu üç büyük demir cevheri üreticisi ile çelik
üreticileri arasında yapılan görüşmelerle belirlenmekte ve taraflarca
belirlenen fiyat yıl boyunca geçerli olmaktaydı.
Ancak, 2009 yılında fiyatların
belirlenmesinde kullanılan bu sistem terk edilmiş ve büyük üreticilerle çelik
üreticileri arasındaki anlaşma neticesinde, demir cevheri fiyatları üç aylık
dönemleri kapsayan kontratlarla belirlenmeye başlanmıştır.
Yani, dünyanın merkez bankalarının
para basarak idame etmeye çalıştıkları 2008 sonrası dönem hızla soğumaya
başladığı 2014 sonrası aynı zamanda bir çok yapı da değişikliğe uğramaya da
başladı.
Bu yavaşlama hareketinde nerde ise
tüm emtia fiyatları grafiklerinde keskin düşüşler görüyoruz.
Tabi Çin gibi dev bir tüketicinin
etkisinin olmaması düşünülemez ancak hareket tek başına Çin ile açıklanmaya
kalkar ise yalnız kalır.
Çin büyümesi nedeniyle tedarikçileri
Brezilya, Kanada ve Avustralya gibi hammadde ihracatı yapan ülkelerin talep
tarafı da artarken bu talep ürün veya ara mal ihraç eden Güney Kore ve Tayvan
benzeri başta enerji ve hammadde talebi
doğurdu ve büyük bir döngü başladı.
Almanya ve ABD'de içinde durum çok
farklı olmadı , Alman sermaye malları için Çin'in bitmeyen taleplerini
karşılarken enerji talebini arttırdır.
Caterpillar'ın ağır makine tarafında ise Çin en büyük müşteri oldu. Bunun yanında zenginleşen ülke Alman otomobil sanayinin en büyük pazarlarından biri olurken , ABD lüks markalarının müşterilerini de artık Çin’li milyonerler oluşturdu.
Caterpillar'ın ağır makine tarafında ise Çin en büyük müşteri oldu. Bunun yanında zenginleşen ülke Alman otomobil sanayinin en büyük pazarlarından biri olurken , ABD lüks markalarının müşterilerini de artık Çin’li milyonerler oluşturdu.
Çin nihai emtia talebini mutlak değer
olarak azaltmasa bile artış hızının çok fazla düşmesi bu dalgadan en çok
yararlanan ülkelerin enerji başta olmak üzere hammadde ve emtia taleplerini
oldukça hızlı şekilde etkiledi.
Dünyanın emtia talebi zirvelere
giderken aslında bir başka şey daha zirveye taşındı.
Dünya "borç" miktarı..!
Yavaşlayan dünya yeterince can sıkıcı
iken 2014 ile birlikte Çin’den gelen haberler emtia ticaretinde adeta bir kaçış
başlattı. Tüm hammadde fiyatları inanılmaz şekilde düşüyor ve düşen fiyatlar
alıcıları heveslendirmekten çok satıcıları panikletiyordu.
Bunun sebebi ise aslında çok karışık
bir durum değil , hammadde ihraç eden ülkelerin bir çoğu aslında ;
‘’ Hammadde Bağımlısı ‘’
Hammadde Bağımlılığı |
Hammadde Bağımlılığı aslında kulağa
hep alıcı ülkeler için kullanılır gibi geliyor. Ancak işin aslı pek öyle değil.
Toplam ihracatı içinde emtia
ihracatı %60’ın üzerinde olan ülkeler ‘’
Emtia Bağımlısı’’dır.
Emtia bağımlısı özellikle gelişmekte
olan ülkelerin aşırı sermaye eksiği olduğu gibi siyasi veya sosyal sebeplerle
de işleri pek yolunda değil.
Bu genel olarak bütçe problemleri
demek. İşte mekanizma bu noktada çalışmaya başlıyor. Bir emtia türünün fiyatı
düşmeye başladığında emtia bağımlısı ülkenin gelirleri azalıyor.
Gelirleri azalan ülke bütçe
dengelerini tutturabilmek için düşen fiyatlardan daha çok emtia satmak istiyor.
Toplam ihracat içinde yüzde 80'i
emtia olan ülkeler artık ‘’sınıf atlıyor’’
ve
‘’aşırı derecede emtia bağımlısı’’
oluyordu …
Bu hareket fiyatları daha çok aşağı
çekerken zaten yavaşlayan ekonomilerde azalan talep ‘’emtia bağımlılarının’’
daha da düşük fiyatlardan daha çok satma gereğini doğuruyor.
Bu paradoks fiyatları hızla aşağı
çekerken ilk büyük satış dalgası sonunda bir çok emtia ithalatçısı ucuz
olduğunu düşündüğü fiyatlardan stoklarına alım yapıyor. Ve döngü daha şiddetle
geliyor. Artan stoklar alıcıları daha da yavaşlatıyor…
Ve çok kısa bir süre içinde büyük bir
çığ herkesi içine alıyor ;
Tam olarak son 1 yıldır bazı emtia fiyatlarındaki
Dolar bazlı fiyat düşüşleri gördüğümüz tablo bize facianın büyüklüğünü ancak
gösteriyor.
Tabloya ham petrol fiyatlarını dahil
etmeye dahi gerek yok ki o noktada düşüş yaklaşık %50.
Çelik fiyatlarından kömüre, yulaftan
Alüminyuma kadar sadece son 1 yılda yaşanan çöküş az rastlanır cinsten.
Hikayenin başında maden ve bakır çağından bahsederken maden
çağınının sona ermesini sağlayan olay ‘’ yazının bulunması’’ idi…!
Şu anda yazıyı yeniden bulma
imkanımız yok ama yeniden bulmamız gereken bir şeyler var... !
Dünya emtia piyasalarının yeni bir
Çin’e mi ihtiyacı var …?
Hindistan için ‘’Yeni Çin’’ vakti.. !
Ama önce Çin konusunu netleştirmemiz gerekir. Dünyanın her yerinde TV , gazete , dergi her köşede aynı şeyi duymaktayız, Çin’de talep azalması..
Peki 2014 yılından itibaren dünya
emtia piyasasının çökmesini tetikleyen olaylar zinciri nelerdi ?...
Dünya emtia fiyatlarındaki geri çekiliş ...
Öncelikle Çin’in hakkı yenilen bir
noktaya değinmekte fayda var. Çin’de bir çok ürün için aslında sadece talep
artış hızı azalırken sanki tüm talep düşüyormuş algısı mevcut.
Bu noktada biraz daha dikkatli olmata
fayda var.
Evet Çin’de talepte bir yavaşlama olmaktadır.
08/03/2016 08:16:04 Çin'in demir cevheri ithalatı %10,4 azaldı
Çin'in demir cevheri
ithalatı Şubat ayında yıllık yüzde 10,4 düşüş gösterdi. Çin Genel Gümrük Yönetimi tarafından
açıklanan verilere göre,demir cevheri ithalatı geçen ay 82,19 milyon tondan
73,61 milyontona geriledi.(ForeksHaber)
Ancak petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki büyük çöküşü bu yavaşlama üzerine yıkmak gerçekci olmaya bilir. Petrol fiyatlarının 30 USD seviyesine gelmesi ile Çin talebi arasında yeterince güçlü bir bağ kurmak pek mümkün değil. Veya yıllardır düşen bakır fiyatlarını talep tarafında azalma görülmemiş sadece artış hızı yavaşlamış Çin’e bağlamak da çok gerçeği yansıtmaya bilir.
Genel bir ezber olarak Çin
talebindeki azalmayı konuşurken örneğin metallerde Çin tüketimi talebi büyümeye
devam ediyor.
Maden Çağının başrol oyuncusu Bakır
fiyatları 2011 yılından beri nerde ise yarı yarıya düşerken Çin ‘in tüketimi
2015 yılında dahi %1.8 kadar arttı. Ancak önceki dönemlere göre sadece bakırda
değil , alüminyum, nikel veya çinkoda talep artış hızı gittikçe yavaşladı.
2011 yılında alüminyum talebi %16
kadar , nikel talebi %22 kadar artarken 2015 yılına geldiğimizde artış oranları
sadece % 3-6 arasında idi.
Çin tüketimi artmaya devam ederken
artış hızındaki azalma ve dünyanın geri kalanında yaşanan yavaşlama fiyatların
tutunmasını engelliyor. Bu noktada Çin için yeni bir büyüme dalgası oldukça zor
bir ihitmal ki aksine yavaşlamanın stabil hale gelme ihtimali yüksek. Bu
noktada geçen sene Çin Ulusal Kongresi 2016-2020 ekonomik programında iç talebe
dayalı büyüme talimatı verdi.
Çin’in en önemli siyasal organının
verdiği bu talimatı yerine getirmek pek de kolay değil.
Çin’in dünya emtia piyasasına etkisi
yavaşlama yüzünden olurken bazen de bu basit bir arz talep dengesinden daha
karmaşık yapıda da gelişti.
Örneğin Pamuk piyasası en önemlisi
etkilenen arasında yer almıştır. 2011 yılında pamuk fiyatındaki ani
artışın ardından, Çin hükümeti çiftçilere destek amacıyla, dünya fiyatından
daha yüksek bir fiyata kendi iç pamuk üretiminin çok satın alma politikası
başlattı.
Sonuç olarak, Çin'in rezervleri 2010
yılından beri altı kat arttı ve şu anda dünyanın pamuk stoklarının yüzde 60'şına ulaştı.
Ancak fiyatlara etkisi hiç hoş olmadı çünkü 2014 yılında stok ve iç üreticiden alış yapma politikasına son verip direkt çitci sübvansiyonuna geçti ve stoklarının bir kısmını da dünya pamuk piyasasına boşalttı..!
Kasım 2014 tarihine gelindiğinde pamuk fiyatları 2009 yılından beri en düşük değerini görmüştü, Mayıs ayından o güne kadar değerinin üçte birinden fazlasını kaybetti…!
Ufak bir politika değişikliği için
kim ne diyebilir ki? …!
2014 yılında metal fiyatlarının düşüş
için ilk sebep Çin'den gelen talebin zayıflığı gösteriliyordu, aslında sarmal
halini alan hareket talep düşmeden talebin düşmesine sebep hazırlıyor ve
sonrada talep düştüğü için fiyatlar geriliyordu..
Çin Konut piyasası ile ilgili
spekülasyonlarda eklenince , Demir cevheri fiyatı 2014 yılında yüzde 47
oranında düştü ve Aralık ayında son beş yılın en düşük seviyesine geldi.
Çin’in küresel demir cevheri
tüketimindeki payı son on yılda iki kat artmış ve Çin dünyada üretilen demir
cevherinin yarısını tek başına tüketir konuma gelmiştir.
Demir cevheri üretimi, tüketimini
karşılayamayan Çin, 2013 yılında dünya demir cevheri ithalatından aldığı
%64’lük payla en büyük ithalatçı olmuştur. Dolayısıyla, Çin’in talebi, demir
cevheri fiyatlarını etkileyen en önemli unsurlardan biri olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Son dönemde demir cevheri
fiyatlarında yaşanan düşüş de bunun bir yansımasıdır. Çin’in talebinin
öngörülenden daha hızlı gerilemesi, ekonomisinin büyüme hızında görülen
yavaşlama, küresel ekonomideki durgunluğun yanı sıra, cevher üretimine yapılan
yatırımlarla birlikte üretim kapasitesinde yaşanan artışın, yıl boyunca
beklenen tüketimin üzerinde seyretmesi demir cevheri fiyatları üzerinde aşağı
yönlü bir baskı oluşturmuş ve 2011 yılında ortalama 167,8 $/ton olan fiyatlar
2012’de yıllık bazda %23 oranında azalarak 128,5 $/ton’a düşmüştür.
2013 yılında ise toparlanan fiyatlar bir önceki yıla göre %5,4 artarak 135,4 $/ton’a yükselmiştir. 2014 yılı performansı değerlendirildiğinde ise, bir önceki yıla kıyasla demir cevheri fiyatlarının %28,4 düşerek 96,9 $/ton’a gerilediği görülmektedir.(1)
2013 yılında ise toparlanan fiyatlar bir önceki yıla göre %5,4 artarak 135,4 $/ton’a yükselmiştir. 2014 yılı performansı değerlendirildiğinde ise, bir önceki yıla kıyasla demir cevheri fiyatlarının %28,4 düşerek 96,9 $/ton’a gerilediği görülmektedir.(1)
Çin ile ilgili haberlerde devamlı
gördüğümüz hava kirliliği , şehirlerdeki alarm durumları, hava kirliliği sebebi
ile kapanan okulları veya sokağa çıkma uyarılarını hatırlarsınız ama konu hiç
tesadüt değildir....
Kömür Çin için her ülkedekinden çok daha fazlasını ifade eder. Çünkü Çin enerjisinin nerde ise yüzde 70’ini kömürden sağlar ve bu dünya tüketiminin yarısıdır !
Kömür Çin için her ülkedekinden çok daha fazlasını ifade eder. Çünkü Çin enerjisinin nerde ise yüzde 70’ini kömürden sağlar ve bu dünya tüketiminin yarısıdır !
2014 yılının ilk 11 aylık döneminde
Çin'de kömür talebi yaklaşık yüzde 2,3 oranında düştü. Bunun dünya
ekonomisindeki etkisi ise ı İthalattaki yüzde 9
ve üretimindeki yüzde 2.1 oranında düşüş ile oldu.
Dünyada bir çok yatırımcı emtia
fiyatlarının uzun yıllar yüksek fiyatlarda kalacağını düşünmekteydi. Kanada
petrol yatırımlarından , Orta Amerikaya , Afrika’nın en ücra maden yataklarına
yapılan milyarlarca dolarlık dev yatırımların geleceği konusuna şu anda kimse
fazla girmek istemiyor. Ancak genelde bu tip sorunlara yatırımları fonlayan
bankalar ilgi duymaya ! başladığında işler biraz ısınabilir. Ki o zaman sadece
emtia fiyatları sorunu ile değil önümüzdeki döneme ait yatırım eksiğinden
dolayı yıllar sonra yaşanacak arz problemi il de uğraşmak zorunda kalırız.
Ancak geçtiğimiz 15 yılda, Peru,
bakır ve diğer metal zenginliğinin keyfini sürüyordu, Başkent Lima'da alışveriş
merkezleri ve lüks apartmanlar patlamış, büyüyen ve zenginleşen orta sınıf ‘’
emtia piyangosunun miras yediliğini’’ yaşıyordu. Keza Lagos’da pek farklı
sayılmazdı, Nijerya, petrol yüksek fiyatlarının
etkisi ile tüm dünyanın ilgisini çekiyor ve artan nüfusu ile geleceğin en
önemli ekonomik büyüklüklerinden biri olarak görülüyordu.
Tabi büyük döngü devam etmiyor olsa
idi onalr için daha güzel bir dünya olacağım kesindi. Ancak fiyatlar öyle
hareket etmezler.
Maden çağında , Bakır ve tunç
kulanılmaya başlandığında artan talebin insanoğluna
‘’Doğal Kaynaklar ve Emtia için
Savaşmayı’’ öğreteceğini kimse düşünmedi tabi ki. 7000 yıl sonra o ilk öğrenmenin ne kadar
uzağında olduğumuz ise ortadadır. Yumuşak bakırı tunç yapma teknolojisi silah
üretimini patlattı. O teknolojik gelişimin sonucu ise binlerce yıl sonra kömür
veya petrol için savaşmaya hazır dünyayı defalarca yok etmeye yetecek güçte
silahlar ,
‘’üstelik tunçtan çok daha sert’’ ….!
‘’üstelik tunçtan çok daha sert’’ ….!
Bakır bloklar limanlarda müşterilerine gönderilmek üzere - 1898 -1931 Michigan-NYPL catalog ID (B-number) : b12647398 |
Bir diğer notu düşmekte fayda varki
; bu fiyat çöküşleri sadece emtia
bağımlısı gelişmekte olan ülkeleri etkilemedi. ABD’de sadece petrolcüler değil,
çitcilerde büyük darbe aldı !
ABD’de mısır üreticileri son 3 yıldır
oldukça kötü günler geçirmekteler. ABD
Tarım Bakanlığı 2015 için tarımsal ürün ihracatı gelirlerinde %30’dan fazla
azalış bekliyor ki bu rakam 70 milyar USD’nin üzerinde bir rakam.
Çiftlik gelirleri 2012 - 2013 yılında son yüksek seviyelere
ulaştıktan sonra ardı ardına üçüncü yıl düşüş tahmin ediliyor. Net çiftlik
geliri yüzde 3 oranında düşüş tahmin edilirken, net nakit çiftlik geliri, 2016
yılında yüzde 2,5 oranında düşmesi beklenmektedir. Bu düşüşler 2015 yılında
meydana gelen %30’luk düşüşlerin yanında makul kabul ediliyor.
ABD çiftçileri dahi bu dalganın
altında kalırken , petrol ihraç eden
ülkelerin durumu konusunda hiç ayrıntıya girmeye gerek yok. Brezilya ise Çin’in
yavaşlamasından en büyük darbeyi alan ülkelerden biri, resesyon ve sosyal
karışıklıklar içe içe girdi. Şeker, soya fasulyesi , çelik ve kahve ihracatçısı
ülke için IMF yüzde 1.5 daralmas
bekliyor.
Çin’in emtia talep miktarı dünyadaki
yavaşlamadan etkileniyor. Üstelik bu durum, tüketimi arttırmaya yönelik yatırım
projelerine rağmen umulanı vermeyen iç talep ile dengelenemiyor. Çin için
içerde artan kredi problemleri ayrıca bir sorun çünkü iç talebi arttırmak için
kredi imkanlarını arttırmak zorunda kalınması sarmal bir risk.
Tabi bu iç ve dış konjonktürün emtia ithalatın azaltması, Brezilya ve Rusya
gibi emtia talebi ile büyüyen ülkeleri olumsuz etkiliyor. Özellikle Brezilya
her türlü parasal önleme rağmen enflasyon ve resesyon ile boğuşmak zorunda
kaldı. Rusya ise emtia fiyatları yükselirken elde ettiği döviz rezervlerini
hızla kaybediyor.
Rusya Maliye Bakanlığı bu şartlar
altında 2030 yılına kadar büyüme sorunu yaşamaya devam edeceklerini
açıkladı. Pamuk, mısır, gibi emtialar da
ise ABD’nin düşen fiyatlar nedeniyle çiftçiler için acil destek programları
düzenlemesi kaçınılmaz. Bu durum ABD Merkez Bankasının faiz ve büyüme ile
ilgili beklentilerini de etkileyecek bir konu.
Çin’e talebin azalması aynı zamanda
Çin’in üretim için hammadde talebinin zayıflaması demek ve bu hikaye bir kısır
döngü ile birkaç sene içinde tüm dünya emtia piyasalarını az rastlanır bir
çöküşe götürdü.
Avustralya’da ise durum daha ilgi
çekici çünkü Çin’in büyümesinden en çok faydalanan ülkelerin başında Avustralya
gelmektedir. Bu ülkede ihracatın %30’undan fazlası Çin’e yapılmakta. Güney
Afrika ise ihracatının yaklaşık %20 ‘sini Çin’e gerçekleştiriyor.
Çin'in enerjiden sonra ithalatının önemli
bir kısmı demir cevheri .Çin, dünyadaki demir cevheri ithalatının yüzde 60’dan
fazlasını yapmakta ki bu durumda Avustralya, Brezilya ve Güney Afrika için oldukça büyük bir sorun.
Yakın zamanda Bank of America Corp.
Tarafından hazırlanan bir rapora göre ;
Çin yuanında yüzde 1'lik değer kaybı,
emtia fiyatlarında yüzde 0.6'lık bir düşüşe neden olabilir.
Çin para birimi yuan ile bu ilişkinin
en güçlü olduğu emtianın, Çin'in dünyada baskın tüketici olduğu bakır ve platin.
İlk kullanılmaya başlandığı zamandan
binlerce yıl sonra dahi bakır dünyayı bir şekilde etkilemeye devam ediyor.
Olsası bir yuan devalüasyonu emtia
piyasaları için korkulu bir rüya olmayı sürdürüyor.
Değeri düşen yuanın Çin tüketicisinin
satın alma gücünü azaltarak emtia fiyatlarını aşağı doğru baskılaması ciddi bir
risk olarak gündemde. Her ne kadar Çin para otoriteleri bu ihtimale yer
vermediklerini ve yuan’ı devalüe etme planlarının olmadığını sıkça tekrar etse
bile önümüzdeki dönemde bunun bir zorunluluk olacağını iddia eden spekülasyonlarda
piyasada dolaşmaya devam ediyor.
Bakır Endüstrisi 19yy- NYPL catalog ID (B-number) : b12647398 |
Çin’den 2015 yılından sonra başlayan
harekette yaklaşık 1 Trilyon USD sermaye çıkışı yaşandı. 2016 yılı başında ise
Çin Merkez Bankası yaklaşık 100 milyuar USD satmak durumunda kaldı. Sermaye ülkeden
çıkmaya devam ediyor ve bu durum merkez bankasının çıkışlar durana kadar yuanın
değer kaybına göz yummasını getirebilir.
Her ne kadar yakın zamanda sert bir
yuan devalüasyonu beklentisi düşük olsa da bu olasılık bile zaten zayıf emtia
fiyatları üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor.
Bu noktada Çin’in bir süre daha baskı
altında kalacağı ve yeniden toparlansa bile bunun 2000 – 2013 dönemindekine
benzer büyük bir dalga şeklinde değil daha stabil yapı içinde olması muhtemel.
Şimdi emtia ve sermaye piyasaları
beraberce ‘’yeni bir Çin’’ arayışı içinde Hindistan kapılarında…
Hindistan yakın zaman içinde Çin
nüfusunu geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi olacak.
Ülkenin sosyal ve idari yapısı
yabancılar için hala zor anlaşılır olsa dahi Çin’de iş yapma zorlukları
konusunda tecrübe kazanan yabancı yatırımlar için Hindistan önümüzdeki dönemde
artarak ilgi odağı olmaya devam edecek.
Bu arada bir başka konuyu dikkatle
takip etmekte fayda var.
Hindistan ve Pakistan siyasi
otoritelerinin 2015 mayıs ayından sonra yürütmekte oldukları yakınlaşma
faaliyetleri. Her nekadar her ikisi de kendi ülkelerinde bir çok statüko ile
karşılaşsalar dahi sadece birkaç içinde 9 görüşme yapan Hindistan ve Pakistan
siyasi liderleri gelecek için ayrı bir zemine işaret etmektedir.
Biraz önceki satırlarda ‘’Yeni bir
Çin’’ bulmaktan bahsederken tabi ki
‘’yeni bir Çin nereden bulunur ?’’ sorusu aklınızdan geçti. Belki burada
size yeni bir Çin sunabilirim.
Hindistan – Pakistan – Bangladeş …!
Şu anda bu 3 ülkede yaşayan nüfus Çin’den
yüz milyonlarca kişi fazla, bakir ve işlenmemiş alanlar , ucuz iş gücü , giderek artan emtia ve enerji talebi ile yeni
‘’vaha’’ …
Çin ve Hindistan rakamlarına göz
attığımızda konu çok daha açık şekilde görülmektedir.
2001 sonrası emtia talebinin
patladığı, fiyatların devamlı olarak yükseldiği dönemde Çin’in müthiş talep
artış hızına yetişemese de oldukça ciddi artışlar gösteren Hindistan geldiği
noktada daha ne kadar bakir olduğunu göstermektedir.
Çin dünya kömür talebinin yarısını oluştururken , Hindistan ancak yüzde 7.6 kadarına sahiptir. Dünya metal talebinin yüzde 43 kadarı Çin’den gelirken Hindistan’ın dünya metal talebi içinde payı sadece yüzde 3.5 ‘dir.
Demir cevheri fiyatları ve Çin’de mülk yatırımı :
Bu rakamlara Hindistan’ın ne kadar
geride kaldığı anlamı ile değil yakın dönemde Hindistan’ın ne kadar büyük bir
potansiyel olduğu ile bakmak yararlı olur.
Afrika nüfüsu hızla şehirleşmektedir.
Yakın dönem içinde Afrika’da insanların yüzde 60 kadarı şehirlerde yaşayacak.
7000 yıl önce maden çağı bakır ile
başlarken , şehirleşme ticareti arttırması , teknolojinin bu şehir yaşamında
gelişmesinden bahsettik.
Binlerce yıl sonra yine doğal
kaynakları üretecek olan Afrika , Latin Amerika gibi bölgelerde şehirleşme ve
üretim imkanları artarken, Hindistan , Pakistan ve Günay Doğu Asya’nın bir çok
bölgesinde ‘’ Bakır’’ talep edecek büyük kiteleler ve yep yeni şehirler
oluşmakta.
Yeni şehirler , artan ulaşım ve
hızlanan ulaşım , artan ticaret demek…
Artan ticaret daha fazla hammadde
talebi daha fazla doğal kaynak… Yeni talep edenler yeni hakimiyetler aramak
zorunda tıpkı binlerce yıl önce daha fazla bakır için bakırı silaha çevirecek
tuncu bulan insanlar nasıl daha fazla silah ve daha fazla üretim için daha
fazla savaşmış ise bu yeni emtia ve
hammadde talepleri hangi yeni zeminleri hazırlayacak göreceğiz..
Düşen hammadde fiyatları sadece büyük
bir patlama sonucunda oksijensiz kalan bir ateş gibi…
Önümüzdeki dönemlerde talep yeniden
alevlenirken yeni alıcıların neler getireceğini göreceğiz.
Belki bize son yıllarda Güney Çin Denizinde
yer tutmaya çalışan onlarca ülkenin hangi oyunun taraflarını oluşturduğunu
anlama fırsatı doğacak…!
Maden – Bakır çağı yazının bulunması
ile sona erdi. Ama o çağlarda başlayan emtia için savaşlar, ekonomik olarak da
silahlı ordular tarafından da devam ediyor.
Tek fark artık silahlar Tunç değil …….
Tek fark artık silahlar Tunç değil …….
Gıda emtia ürünlerinde durum:
FAO Gıda Fiyatları Endeksi; Dünya
Gıda ve Tarım Örgütü, Birleşmiş
Milletlerin ilk kurulan uzmanlık örgütüdür.
FAO her ay gıda fiyatları üzerine
rapor yayınşar, 2015 yılının sonunda yayınladığı raporda, uluslararası buğday
ve mısır fiyatları Kasım ayında düşerek bir önceki yılın altına gerilemesinden
bahsetmektedir ki Söz konusu fiyat düşüşünde küresel arzdaki artış ve talebin
zayıf seyretmesi etkili olmuştur.
FAO Pirinç Fiyatı Endeksi ise Japon pirinci ile aromatik pirinçteki fiyat düşüşlerinin etkisiyle düşme eğilimini sürdürdü.
FAO Pirinç Fiyatı Endeksi ise Japon pirinci ile aromatik pirinçteki fiyat düşüşlerinin etkisiyle düşme eğilimini sürdürdü.
Güney Afrika’da bölgesel üretim
düşüşlerinin etkisiyle piyasanın daralması ile mısır fiyatları Kasım ayında
geçen yıla göre iki katına çıkarken; Doğu Afrika’daki birçok ülkede muhtelif
tahıllarda fiyat artışları yaşandı. Özellikle ekonomik darboğaz yaşayan Güney
Sudan ile düşük rekolte elde eden Uganda ve Tanzanya’da belirgin fiyat
artışları yaşandı.
Karayiplerde El Nino nedeniyle uzun
süreli kurak hava koşulları yaşanması Kasım ayı fiyat artışını destekledi.
Kasım ayında Haiti’d e yerel mısır ve fasulye fiyatları bir önceki yılın
oldukça üzerine çıkarken Dominik Cumhuriyeti’nde fasulye fiyatları bir önceki
yılın aynı ayına göre %40 oranında artış gösterdi.FAO
‘’Yaklaşmakta olan El Nino'nun Avustralya'da hava koşullarını önemli ölçüde etkileyeceği ve uzun süreli kuraklığa neden olacağı yönündeki hava tahminleri nedeni ile Avustralya'da buğday ve pamuk başta olmak üzere tarımsal emtianın 2015-2016 üretim düzeylerinde büyük düşüşler bekleniyor.’’
The Sydney Morning Herald, 16/06/2015
‘’Kuala Lumpur – Arazi açısından
dünyanın en büyük palm yağı üreticisi olan Malezya’da kurulu Sime Sarby firması
El Nino ve devam eden kuraklık nedeniyle palm yağı ve taze meyve üretiminin
düşebileceğini açıkladı.
Palm yağında Malezya’da % 6,
Endonezya’da ise yaklaşık % 8-10 arasında düşüş olacağı tahmin edilmektedir.
Benzer şekilde, taze meyve üretiminde
de El Nino etkisi nedeniyle Malezya’da 5,94 milyon tondan 5,58 milyon tona,
Endonezya’ da ise 3,05 milyon tondan 2,75-2,81milyon ton arasına düşüş
beklendiği belirtilmektedir.’’ english.astroawani.com
Daha önce nikel ve çinkoyu uçurmuştu..
El Nino dönemlerinde ait finansal
raporlarda nikelin en iyi performans gösteren emtia ürünü olduğundan
bahsedilir. Çinko, kahve, kakao, pamuk ve soya fasulyesinin de El Nino boyunca
ciddi fiyat artışları kaydetmişti ancak önümüzdeki dönem talep ve yavaşlayan
büyüme ile nasıl tepki vereceğini bekleyip göreceğiz.
2010 yılındaki El Nino, Asya
Pasifik’te milyarlarca dolarlık hasar vermişti. Güçlü bir El Nino, tarıma
bağımlı ülkelerin ekonomisi için önemli bir tehdit. Kötü hava şartları tarımda
özellikle Hindistan için çok daha önemli. Hindistan’da daha önce El Nino
dönemlerinde bir çok çitçi intihar etti. Tarım sektörü Hindistan ekonomisinin
yüzde 14’ünü oluşturuyor ve sulama olanaklarının yetersizliği nedeniyle Muson
yağmurları büyük önem taşıyor. Ülkenin soya fasulyesi ve pamuk üretimi
açısından El Nino çok daha önemli.
Dünyanın en büyük pirinç
ithalatçılarından Filipinler’de kuraklık dönemlerinde oldukça zor günler
yaşıyor.
El Nino’nun rotası üzerindeki diğer
ülkeler Çin, Malezya ve Endonezya. Çin’in mısır üretimi açısından yağışlar
önemli. Güneydoğu Asya’da en büyük endişe ise palm yağı üretiminde meydana
gelen volatilite ve bunun fiyatlara etkisi.
Geçtiğimiz ekim ayında ABD ve
Avustralya’da uzmanlar son 20 yılın en şiddetli El Nino’sunun yaşandığı
konusunda uyarıda bulunurken, Japon bilim adamları ise Pasifik’teki deniz suyu
sıcaklığının 1950’lerden bu yana en yüksek seviyelere ulaştığını aktardı.
Brezilyalı şeker üreticileri şiddetli yağmurların şeker kamışlarının kalitesini düşüreceğine kesin gözü ile bakıyor.
Avustralya, Asya ve Afrika’nın bazı
bölgelerinde ise çiftçiler palmiye yağı, buğday, kakao ve kahve üretiminin
olumsuz etkileneceğini söylüyor. Açıklamaların yansıması fiyatlamalarda kendini
gösteriyor. 2015’in son çeyreğine girerken şeker yüzde 31, süt yüzde 36,
palmiye yağı yüzde 13.1 ve buğday fiyatı yüzde 6.1 yükseldi.
El Nino olarak bilinen hava olayları
Pasifik’in ekvator bölgesinde rüzgarın yavaşlaması ve ters dönmesi sonucu
oluşuyor. Bu durum su sıcaklıklarını yükselterek, iklimin değişmesine yol
açıyor.
İnsanlık binlerce yıl öncesinden ne kadar uzakta tartışılır ...
Ama hala kendisi ve doğa ile olan savaşı soluksuz devam ediyor..
Ama hala kendisi ve doğa ile olan savaşı soluksuz devam ediyor..
Aytun Bilgin
Mart 2016
Kaynaklar:
Emeğinize sağlık.Muhteşem olmuş.
YanıtlaSil