16 Aralık 2015 Çarşamba

Bir dolar hikayesi ....

Türkiye’de Dolar / TL ilişkisi sadece ekonomik – finansal bir çarpan değil direk sosyo-psikolojik bir faktördür. Bu sebeple de ekonomik-finansal durumunun çok üstünde bir ‘’ ALGI ’’ çarpanı mevcuttur. Bunun tarihsel - ekonomik – sosyolojik sebepleri oldukça uzun bir konudur. Hatta bunun sosyolojik sebepleri için tüm yakın tarihimizi tam olarak kapsayan siyasi – ekonomik – kültürel bir alan üzerinde çalışmak gerekir. Dolar /TL ‘nin ekonomik – finansal etkileri ve sonuçları hiç o kadar komplike ve içinden çıkılmaz bir konu değildir. Örnekleri çokça mevcut , sebep-sonuç mekanizması tam olarak çözülmüş kendi alanında görece basit ekonomik etkileşimlerdir. İnsanların sosyo-ekonomik genel davranış biçimlerini kökten etkileyen 2 temel güvenlik duygusu mevcuttur. Beslenme – Barınma . Türkiye’de 1950’li yıllardan sonra başlayan kentsel alanlara göç dalgası ! Sosyal güvenlik unsurları zayıf olan ülkenin ‘’ güvenlik duygusunu’’ kırsal kesim yaşam biçimi sağlıyordu. 1950 Tarım Sayımı sonuçlarına göre toplam 2 760 304 aileden 336 860'ı, yani % 12.20'si tümüyle topraksızdır (KANBOLAT, 1963: 33). 1963 Sayımı'na göre ise toplam 3 514 476 aileden 308 899'u, yani %8.79'u topraksızdır (OİE, 1965a: 6)(A.Makal AÜ). Kentsel göçlerden önceki yıllarda kıral kesimim şehirli nüfusa oranı % 70 ‘lerdeydi. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan bu geniş nüfus özellikle 1980 – 85 döneminde geniş kitleler halinde şehirleşti. 1950’de başlayan hareket her yıl milyonlara varan sayılar ile devam etti. Son yıllarda ise % 80’lere doğru giden kentsel nüfus ile karşı karşıyayız. Göçlerden önce bu büyük nüfus ( ki bahsettiğimiz gibi % 10’u tamamen topraksız) ekonomik – finansal güvencelerden yoksun sadece ‘’ toplumsal – sosyal yaşam biçiminin ‘’ sağladığı imkanlar ile hayatlarını idame ettirmekteydi. 1980’li yıllardan sonra ise ekonomik – siyasi – toplumsal sarsıntılar ve değişimler çok hızlı geldi. Tam bu arada kentleşen milyonlarca insan için ; ‘’ Toplumsal – sosyal yaşam biçiminin getirdiği güvence ‘’ yerini ‘’Bireysel ekonomik – finansal güvence ihtiyacına ‘’ bıraktı . 1980’li yıllardaki ekonomik –finansal değişim ( 32 sayılı karar/ faiz serbestisi vs ) sonrası gelen istikrarsız siyasi ve ekonomik konjonktür Yüksek enflasyon ve faiz ile sermaye – servet – tasarruf sahibini ‘’ reel gelir yokluğu ‘’ korkusuna yöneltti . Not:( ki bu o zamanki bir algı yanılgısıdır .TL getirileri her zaman oldukça yüksek reel getirilere sahipti. Ancak Banker olayları – banka spekülasyonları – ‘’enflasyon paramı eritti’’ tekrarları, toplumsal algıyı bozmuştur. ) Ancak sosyal güvenlik sisteminin hem emeklilik hem de sağlık alanında hiçbir ihtiyacı karşılamaması , Şehre gelen nüfusun kırsal alandaki zaten çok bölünmüş ve ufalmış arazilerinin, bu kesime yeterli gelir veya servet (miras ) sağlamaması, Gibi etkilerle hem servet – tasarruf – sermaye sahipleri hem de orta-alt gelir grupları kolayca kullanabilecekleri pratik , finansal anlamda güvenli iki enstrümana dolar/mark ve altına yöneldi. Bu enstrümanlardan altın, tarihsel olarak ‘’ sosyal güvenlik ve servet ‘’yığma’’ ‘’ aracı olarak bilinmesine rağmen 1980’li yıllarla birlikte finansal anlamda kazandı. Hepinizin bir şekilde tanıştığı ‘’ Altın günleri ‘’ bu yılların yaygınlaşan bir ‘’ finansal ‘’ ürünüydü. Dolar ve Mark ise altından biraz faklıdır. Çünkü 1989 yılındaki 32.sayılı karar öncesi serbestçe döviz işlemi yapmanız , almanız – satmanız , yurt dışına çıkarmanız mümkün olmadığı gibi fiilen bulundurmanız dahi kanunen problemli bir durumdu. Ama başında da bahsettiğim gibi konu oldukça uzun. Döviz hareketleri kanunen imkansız olduğu bu dönem ile 1965-70 arası Almanya’ya giden işçilerimizin yurda döviz sokmaya başlayabildiği dönem çatıştı. O yıllarda Almanya’da 2. Kuşak oluşmamız işçilerimiz aileleri , anne–baba veya yakınları Türkiye’de oldukça büyük bir nüfus oluşturuyordu. Bir çok aile yurt dışından gelen bu dövizlerle geçinmekte ve davranış biçimlerini Mark / TL ilişkisi belirlemekteydi. Merkez Bankası Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarının 1976 yılından bu yana Alman Dresdner Bank AG kanalıyla TCMB nezdinde kredi mektuplu döviz hesabı açtırabilmelerine ve bu mektubun ibrazı yoluyla Dresdner Bank şubelerinden para çekebilmelerini sağlayan anlaşmayı başlattı. Süper döviz hesapları ile işçi dövizleri TCMB için vazgeçilmez oldu. Not: Konudan uzak olacak ama belirtmekte fayda var 1980’li yılların ortasından sonra artık kuyumcularda tezgah altında –yurt dışına çıkışlarda vs ihtiyaçlar için yapılan ‘’ yasa dışı döviz ticareti’’ yerini ‘’ serbest kur – serbest ticarete’’ bırakmıştır. Not: O yıllara kadar dövizin ihracat veya ithalat ile olan ilgisi ayrı bir konudur çünkü 1980 yılından önce toplam ihracatımız 2.4 milyar $ dı. Ki bununda hemen tamamı tarım ürünleri veya el işçiliği idi. 1980 sonrası paramparça olup yeni konjöktüre ve tarihsel akışa göre baştan oluşan sosyal – ekonomik –kültürel – finansal doku iki finansal enstürmanıda kendisi için ‘’vazgeçilmez’’ olarak içselleştirdi. Altın ve Döviz. O tarihten itibaren altın ve döviz hiçbir sınıfsal ayrım gözetmeden hem servet – sermaye – tasarruf sahibinin hem de alt – orta gelir grubunun ‘’ davranış tarzını etkileyen ‘’ sosyo-psikolojik bir aktör oldu . 1990’lı yılardan sonra ise artan dış dünya ekonomik faaliyeti artık Döviz/TL ilişkisini ‘’ sosyo-ekonomik güvence /tasarruf ‘’ anlamından çıkartıp tüm ekonomik etkileşimin baş finansal aktörü yaptı. Tasarruf – servet ve akış anlamında bir iş bölümü gelişti , altın daha çok servet – tasarruf alanında kalırken döviz akış – gelir tarafında yerini aldı. Son 35 yıldaki bu yapılanma ile ‘’Dolar/TL ilişkisini’’ ve ‘’ altın ne oldu ‘’ sorusunu bir sonraki nesle aktarmış olduk. Benim kanaatim bu ilişkinin giderek ve hızla zayıflayacağı yönünde . Şu anda Dolar/TL ilişkisine ‘’ fiyat ‘’ olarak çok değer vermiyorum. Volatilite ile verdiği zararın veya ‘’ ekonomik korkunun’’ şuanda seviyeden çok daha etkili olması işte bu 35 yılın bıraktığı toplumsal miras

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder